18 Temmuz 2013 Perşembe

Çocuk kitaplarını seviyorum

çocuk kitapları, çocuk ve kitap

Kızların biirrrr sürü oyuncakları var. 

Sanki çocuklar doğmadan önce birisi gelip bizimkilerin kulağına şöyle demiş "her kim ki en çok oyuncağı (şekeri çikolatayı dondurmayı da saymak lazım ama başka bir yazıda artık) alır o kişi çocuğun gönlüne taht kurmak suretiyle en mutlu ebeveyn olacaktır. Gururla söyleyebilirimki ben listenin en sonundayım. Ev oyuncakçı dükkanı gibi ve bu beni çok rahatsız ediyor. 

Bence evimizdeki oyuncak miktarı yeterinden fazla. Ha! bir de bu oyuncaklarla oynansa içim yanmayacak. En eğlendikleri en sevdikleri oyuncaklar benim tencere tavalarım. Ne anladım ben dünyanın parasını verdiğimiz o oyuncaklardan. 

Ben bol bol kitap alıyorum ve aldığım her kitap küçük cadılar tarafından tekrar tekrar okutuluyor. 

Anne "1" ailenin geri kalanı  "0".

Kitapları alırken konusuna, vermeye çalıştığı mesaja, çizimlere, dikkat ediyorum. Sanırım bu dikkatim ve özenim işe yarıyor, çünkü her akşam en az 2 kitap (yakın zamana kadar 3 kitaptı) okunmasını istiyorlar. Onlarca defa (hatta bazısını 40 kere okumuşumdur) okunduğu halde aynı heyecanla dinliyorlar. 

Küçük kızlarımın büyük heyecanlarla tekrar tekrar okuttukları kitapları sizlere tanıştırmak istiyorum. 

Bugün, çok sevdiğim mesajları, değişik çizimler ve çocukların hayal güçlerine benzeyen konularıyla anlatan dört kitabı seçtim.  

Gergedanlar krep yiyemez;  İlk önce başlığı beni cezbetmişti. Krep o sıralarda Begüm'ün en sevdiği kahvaltılıktı. Kitabı açınca ne göreyim olayın kahramanın adı da Begüm. Çizimler de o kadar sevimliki. Sonra bir baktım Aaaa!!! Begüm'ün annesi de tıpkı benim kızımın benden şikayet ettiği gibi annesinin onu dinlememesinden müzdarip. Çocuk kitpları konusunda çok güzel yorumları olan "Bir dolap kitap" 'da da bu kitap hakkında uzun, güzel bir yazı var. 

Bu blogda, adı gibi, bir kütüphane dolusu çocuk kitabı hakkında güzel yorumlar yapılmış. Bizim kütüphanemizdeki kitaplardan bazılarının yorumlarına baktım aklımdan geçenleri o kadar güzel yazıya dökmüş ki, bundan sonraki kitap yazılarımda da bu bloğu sık sık refere etmem kesindir :)  
Begüm, anne ve babasının O'nu dinlememesinden şikayetçi. Evde krep yiyen bir gergedan gördüğünü söylüyor, ama ne annesi ne de babası O'nu dinlemedikleri için, gergedanı bir türlü onlara gösteremiyor. Sonunda bir gün kahvaltı sofrasından krepler eksilmeye başlayınca Begüm'ü dinliyorlar ama O'na inanmıyorlar. Kızlarının bir gergedan görmek istediklerini düşünüp hayvanat bahçesine götürüyorlar. Bir de ne görsünler??? hayvanat bahçesinde bir ilan "Hayvanat bahçesinden mor bir gergedan kaçmıştır Not : krep yemeğe bayılır". Sonrasını da kitaptan okursunuz :) 

Çocukların en çok şikayet ettikleri "dinlenmeme, dikkate alınmama" konusunu işlediği için hoşuma gitti. Zaten kitabı okurken, "aaa bak buradaki Begümün annesi de bazen Begüm'ü dinlemiyormuş" dediğimde kızım da şikayetlerini sıralamaya başladı. Neden bazen dinleyemediğimi anlattım, bazı kararlar aldık ama uygulanamadı elbette.  

Neyse ki ne yazı ki; Kızlarımın ikisi de ilginç buldukları yeni kelimeleri kullanmaya bayılıyorlar. Ben de onları dinlemeye bayılıyorum. Mesela Müge yakın zamana kadar -ve de- bağlacını kullanıyordu. "yumurta istiyorum, ve de reçelli ekmek de ver", Begüm de bugünlerde benden çok sık duyduğu "vallahi canım burnumda" deyişini kavramaya çalışıyor. Genelde kızgın olduğum zamanlarda söylediğim için anlamını soramıyor ama Müge'ye kullanıyor çok gülüyorum. "MÜGE oyuncaklarımı alma vallahi..... canım!!!.... şimdi geliyor!!!.... bıktım artık canım ta burda!!!" 

Hikaye küçük maymun Milo'nun anneannesinin şemsiyesini geri vermesi için yola çıkmasıyla başlıyor, ne yazık ki yağmur yağıyor, neyse ki yanında şemsiyesi var, ne yazık ki çukura düşüyor, neyse ki şemsiyesi bir paraşüt gibi onu kurtarıyor.Ne yazıkki bir balinanın ağzına düşüyor. Kitap bir iyimserlik bir kötümserlik cümleleriyle devam ediyor. Milonun anneannesine giden inişli çıkışlı yolda nelerle karşılaşacağı tahmin edilemediği için kitabı seviyorum, çocuk rüyası ve hayalleri gibi tıpkı. Dinazorlar var, uzaylılar var, korsanlar var. 

En çok da anneannemden anneme, annnemden bana ve elbetteki benden de kızlarıma geçecek olan  "ak gün ağartmaz kara gün karartmaz" atasözünün özetlediği bakış açısına ufak da olsa bir gönderme yaptığı için sevdim. 


Çikolata; Çikolata gölde günlük banyosunu yapmaktadır, Şehirde herkese açık banyolar olduğunu duyar, bu banyolarda yıkanmak için şehre doğru yola çıkar. İçinde sehayat, alışveriş ve en önemlisi de (hamam delisi birisi olarak), kızıma hamam kültürü hakkında bilgi verebilecek olması nedeniyle seçmiştim. Çizimleri de o kadar güzel ki. 

Bu kitap, tek taşla 4-5 kuş vurulabilen kitaplardan. Yukarıda saydıklarım dışında Afrika kültürü hakkında bilgi veriyor. Kocaman bir su aygırının yakın arkadaşı olan küçük kuş ile arkadaşlığı da çok sevimli. İkisi arasında dialog yok ama her sayfada minik kuş (doğal olarak) su aygırının ayağının dibinde. Esprili maymun da güzel bir fikir. Okurken her sayfası üzerinde uzun uzun konuşulabilecek kitaplardan. 


Maymun Kral; Kütüphanemizde Feridun Oral'in bir çok kitabı var. Kitapçıya gittiğimde elim farkında olmadan mutlaka bir tane Feridun Oral'e gider. Bu kitabı Begüm üst komşumuzun kendisinden bir yaş büyük kızına pek de hoş davranmadığı zamanlarda almıştım. O zamanlar 4 yaşındaydı. Mızıkçılık yapmanın pek de iyi sonuçlar doğurmayacağını anlatmak istemiştim. 

Muni arkadaşlarına daha önceki oyunlarda pek de iyi davranmadığı için, arkadaşları O'nu oyunlarına almamışlardı -Tamam burası güzel- "etme bulma dünyası gibi bir mesaj :) Fakat daha sonrasında Muni kılıf değiştiriyor, kendisini kamufle ediyor aralarına tekrar giriyor ve onlara gene iyi davranmıyor. Buradaki mesajın olumlu ve eğitici olduğundan pek emin değilim!! 

Diğer hayvanlar, Muni olduğunu anlayamadıkları bu yeni oyun arkadaşlarına bir ders vermek istiyorlar. Diğer üç kitap kadar sevmesem de bu kitapta da çocuğunuzla paylaşılabilecek, üzerinde tartışılabilecek güzel bilgi ve mesajlar var.  

Kitabı benim gözümde ön plana çıkaran en önemli özelliği, kafiyeli yazılarak yazım diline tatlı bir akıcılık kazandırılmış olması. 











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder